Can Demir
ben onun adını soyadını bir kere yazdım. öldüğü gün, belki de ondan sonraki gün, bilmiyorum.
you can read the english translation here
dün babamla konuşuyordum telefonda, geçen günlerde yaptıklarımızdan, futboldan ve siyasetten bahsettikten sonra söyledi: yaşıtı bir meslektaşı ölmüş, kanserden. adını soyadını söyledi, tanırsın belki. duymuştum ama tanımıyordum, o bebekliğimi bilirdi herhalde. annen tanır, cenazesi oradan kalkacakmış, sanırım öğlen namazından sonra, detaylarına bakarım mesajdan. adı neydi baba? anneme de söylerim, gider belki cenazeye, haberi olsun en azından. söyledi ölünün adını soyadını ikinci kez, bir sekreter edasıyla not ettim önümdeki müsvette kağıda:
Can Demir
anneme söylerim, gidebilecek gibiyse iletirsin detaylarını cenazenin, iletirim.
konu değişti, başka şeylerden konuşturken elimdeki kalem oynadı ölünün adı ve soyadının etrafında, önemli biri olduğunu belirtircesine tırnak içine alındı önce, sonra da kararlı çizgilerle çizilmiş bir dikdörtgenin içine girdi iki kelime:
Can Demir
telefonu kapattım, annemi aradım. geçen günlerde yaptıklarımızdan, resim kursundan ve siyasetten bahsettikten sonra notlarına göz atan bir sekreter edasıyla söyledim:
Can Demir
tanır mısın? evet, babanın meslektaşıydı. vefat etmiş. uzun ve derin bir a harfi. babanladır o. evet yaşıtlarmış. neden ölmüş? kanserden. yazık yazık. cenazesi oradan kalkacakmış yarın öğle namazından sonra, gider misin? gidebilirim, giderim. babama söyleyeyim, detayları atsın sana.
konu değişti, başka şeylerden konuştuk, kapattık sonra telefonu. babama yazdım bir sekreter edasıyla, iletir misin detayları anneme, ilettim. görevlerimi tamamlayıp kişisel mesaime dönerken kağıdın üzerinde önemi ve sınırları belirlenmiş iki kelime bir kez daha çarptı gözüme:
Can Demir
ölmüş birinin adını ve soyadını ne kadar duygusuzca yazıverdiğimi fark ettim. o benim bebekliğimi biliyordu belki, ama ben onu hiç bilmiyordum, meslektaşım veya yaşıtım değildi, ancak bu kadar da duygusuz olmamam mı gerekirdi? önümdeki ada ve soyada bir kez daha baktım, elimle ve el yazımla yazılmış:
Can Demir
acaba son kez mi elle yazıldı ölünün adı soyadı diye düşündüm, öyle olmamasını umarak. bu kadar alelade olmamalıydı, müsvette kağıda bir çırpıda, bir sekreter edasıyla. cenazesi yarınsa gazeteye ölüm ilanı verilmiştir çoktan, onu yakalayamadım. resmi evraklar? elle ad soyad yazılıyor mu hala? belki cenaze namazı öncesinde bir kağıda yazılıp imamın eline tutuşturulur, belki o karmaşada unutulur, belki de hafızası iyidir imamın, bir kere söylenince hatırlar. mezar taşı? ona var daha, ama o da elle yazılmıyordur herhalde, whatsapp'tan atar ailesi mermerciye, yazım yanlışı yapılsın istemezler taşın üzerine. belki sevenleri hakkında bir şey yazar bu günlerde, şu an benim yaptığım gibi. tam adını soyadını yazmazlar herhalde, az önce benim yaptığım gibi:
Can Demir
eğer son kez adı soyadıyla bir kağıda yazılışı buysa onun, yazık ona, üzgünüm. öldüğü için olmasa da adını soyadını son yazan kişi ben olduğum için, hem de uyduruk bir kalemle, uyduruk bir kağıda, uyduruk bir sebeple. annem cenazeye gitmese de olurdu, belki de gitmeyecek zaten. iki türlü de değmezdi yazmama.
ben yazmasaydım kim, nereye, niye yazmış olacaktı peki son kez? kaç kere, kimler tarafından, nerelere yazılmıştır bu ad soyad?
Can Demir
babamla meslektaşsa çok kez yazılmıştır adı soyadı nöbet defterlerine, hasta raporlarına, reçetelere, toplantı tutanaklarına. babamla yaşıtsa babam gibi mektuplar yazmıştır, mektuplar almıştır. bazen bir bakanlık yetkilisi, bazen evinden annesi, bazen uzak bir şehirden arkadaşı, bazense birbirlerine bile itiraf edemedikleri aşığı adresten önce yazmıştır bu iki kelimeyi zarfın üstüne, mektup sahibine ulaşsın diye:
Can Demir
en çok ve çoğu sefer kendi yazmıştır adını soyadını, sınav kağıtlarının sağ üst köşelerine, resmi belgelerin sağ alt köşelerine (kaşenin icadından önce), zarfların gönderici taraflarına, defterlerin etiketlerine, kitapların ilk sayfalarına, başvuru formlarına, istifa dilekçelerine, nikah defterine, fotoğraf arkalarına, kim bilir daha nerelere? bilemeyiz. nerelere kaç kez yazıldığını da, adını soyadını en çok yazanın o olup olmadığını da. onun yazdığından daha çok başkaları yazmıştır onun adını soyadını:
Can Demir
ben onun adını soyadını bir kere yazdım. öldüğü gün, belki de ondan sonraki gün, bilmiyorum. tabii ki aziz hatırasına ve Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na duyduğum saygıdan ötürü adını soyadını değiştirdim bunları yazarken. ancak asıl ve derinden, adını soyadını bir daha yazmamak için, son yazılışının öyle, uydurukça ve alelade olduğundan emin olmak istediğim için yaptım bunu.
emin olmak istedim ancak ne inanmak istiyorum hala adını soyadını son kez yazan kişi olduğuma, ne de adının soyadının son kez yazılmış olmasına. üzgünüm, az önce duymuş olmama rağmen hatırlayamadım adını soyadını, bir kez daha unuturum diye yazıverdim hiç düşünmeden, cenazene bir kişi daha katılsın diye.
ihtimal ki son kez yazıldı, kendi gitti, yazıldığı kez ve kadar kaldı adı soyadı.
Can Demir
annem cenazeye resim kursu olduğu için gidememiş.